Sevgili Dostlar,Sizler ile paylaşım yapabileceğim bu sayfada buluşmanın
heyacınını yaşıyorum.İçsel yolculuğuma başladığım 2001 senesinden bu yana
aldığım yolda ki deneyimlerimi ve bu arada evrenin karşıma çıkardığı
bilgileri, enerji sistemlerini sizler ile paylaşacak olmaktan çok
mutluyum.Üzun süren düşncelerin arkasından gelen bu blog fikri umarım
bütüne ve bu sayfaya tıklayan herkese faydalı olur.Sevgi ve Işık yolunuzu
aydınlatsın.

26 Ocak 2013 Cumartesi


KRİSTAL KUVARS İLE TRATAK ADAPTASYONU

Kristale gözümüzü dikip, göz kırpmadan 1 - 2 dakika bakacağız ve gözlerimizi kapatacağız. Alın çakrasında kristalin görüntüsünü canlandırmaya çalışacağız.

Ve bir kaç dakika sonra gözlerimizi açıp, tekrar 1-2 dakika daha kristale dikkatlice bakacağız ve tekrar gözlerimizi kapatacağız.

Bu tekniğin yapılması için en iyi zaman sabah uyandığınız sıralardır. Bu tekniğe iyice adapte olduğunuzda, çalışmaya başlamadan bir probleminizi düşünün. Kendinizi iyice rahatlatıp, daha sonra çalışmaya (tratak adaptasyonuna) başlayın. Çalışma esnasında ya da gün içinde o problemin ansızın çözüldüğünü göreceksiniz.


REİKİ İLE   
KRSTALLERİ  PROGRAMLAMAK,

Daha önceden düşüncenin enerji olduğunu öğrendik ve niyet her şeydir.Öncelikle, bir eliniz ile kristali altından tutun ve , zihninizde bir niyet formüle edin."Senin programın çözülüyor (veya temizleniyorsun veya arınıyorsun)". Bunu yaparken 1. sembolü kullanabilirsiniz. Sonra, ayni yöntemi kullanarak kristali tekrar programlıyoruz, niyet biraz farklı oluyor. Kristali her iki elinizde tutun, 1.sembolü çizerek başlayın,kristali birikmiş enerjilerden temizlemek için 2.sembolü kullanın, sonra tekrar 1.sembol. Sonra kristalin programının çözülmesini ve istenmeyen enerjilerden temizlenmesini söyleyin. "Senin programın çözülüyor (veya temizleniyorsun veya arınıyorsun diyerek Reiki verin)". Bunu üç kere yapın.


Ayrıca, onaylamalar yaptığınızda, bu onaylamaları üç kere yapmak iyi olacaktır.
Orijinal program kristalden çıkarıldığında, kristali ayni yöntemi kullanarak programlarız. Bazıları komut programlarıdır ve bazıları altprogram olarak adlandırdığımız programlardır.
Örnek olarak "Sen sadece İlahi İrade ile uyum içinde, yaratıcının enerjilerine kanal olacaksın." " Sen kendi kendini temizleyeceksin." "Sen istenmeyen enerjilere kanal olmayacaksın." Ayrıca, sizin dışınızda hiç kimsenin programı değiştiremeyeceğini belirten bir altprogram ile programlayın veya kristalleri başka biri için programlıyorsanız, o zaman o kişinin ismini kullanın. Çünkü dışsal enerjilerin kristallerinizin programlarını değiştirmeleri olasıdır ve eğer siz çok hassas ve farkında değilseniz bu enerjiler kristal vasıtası ile sizin alanınıza akar. Kristalinize bir çok ekstra alt programlar yükleyebilirsiniz veya bu programları silebilirsiniz. Sadece iki buçuk santim uzunluğundaki bir kristal ayni anda binlerce programı taşıyabilir. Kristalleri, yaşamınıza giren çeşitli olayları kolaylaştırmalarına yardımcı olmaları için programlayabilirsiniz. Eğer isterseniz, şifa için onları aktive edebilirsiniz.

Kristalleri doğru olarak programladıktan sonra, onları değişik şekillerde kullanmaya başlayabiliriz.

Bu tip çalışma için kristallerin bu kadar iyi olmalarının nedenlerinden biri onların çok kesin/doğru ve sabit frekansları tutabilmeleridir.


Kristalleri enerjilendirmek için Reiki uygulamak istersek kesinlikle başarılı olabiliriz. (sembol sırası DKM + CKR + SHK + HSZSN + DKM olarak )

KRİSTALİ KULLANIRKEN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR :

Kristalinize kimsenin dokunmamasına
Sinirli olduğunuzda kristale yaklaşmamaya
Kristalin molekül yapısının bozulmaması için florasan ışığı olmamasına
Magnetik yüzeye koymamaya
Yumuşak veya doğal bezlere sarılı olmasına (pamuk veya ipek olmalı)
Çalışırken kristalle düşüncelerinize takılmamaya özellikle dikkat edin.
Seyredin ve düşüncelere takılmayın.

Farklı bir arındırma şekli;

Gereksiniminize uygun bir kaya kristalini seçtikten sonra, onu herhangi bir amaçla kullanmadan önce, belirli hazırlık aşamalarından geçirmeniz gerekir. İlk olarak kristalin fiziksel olarak temizlenip arındırılmasıdır. Kristaller ilk kazılıp çıkarıldıklarında üzerlerinde çeşitli mineral madde şekillerinden oluşan bir kabuk bulunur. Bu kabuğun giderilmesi için kristal, oksalik asit banyosuna yatırılır. Bu işlemden sonra kristallere birçok kişi tarafından dokunulur ve her bir kişi de bu kristal üzerinde kendi zihinsel ya da duygusal tesirlerini bırakır. İkinci olarak oksilit asit artıklarıyla birlikte, istenmeyen titreşimleri yok etmek için, kristal birkaç gün boyunca doğal deniz tuzunun içinde tutulur.

Kristal kuvarsınızı 1 lt. suya, 1 fincan kaya veya deniz tuzu eritip, bir CAM kaba koyun. Bu işlemi yaparken metal kaşık kullanmamanız, TAHTA KAŞIK kullanmanız özellikle önem taşır. (Metal kaşık kullanmamamızın sebebini tuz ve metal bir araya gelindiğinde kristallere zarar verir).Tuzu hazırladıktan sonra, Kristali suya koymadan sol elinizde tutun ve Kristalle konsantre olup şu dileği içinizden geçirin :"Üzerindeki bütün negatife özellikler uzaklaşsın". Bunu dileyerek, kristal kuvarsınızı suya bırakın. Yeni alınmış kristalinizi 24 saat ile 3 gün gibi bir süre bu suda kalması uygundur. Bu süre sonunda tuzlu suyu döktükten sonra Kristal, deniz tuzu yatağından parlak ve temiz bir biçimde çıkar. Üçüncü işlem ise, kristalin soğuk ve temiz bir suda durulanmasıdır.
Sonra pamuklu veya ipekli bir bez kullanarak kristal Sert bez kesinlikle kullanmamaya özen göstermeniz ve sentetik bez kullanmamanız uygundur. Tüm işlemlerin sonunda, Kristal havlunun üstünde güneşte bir müddet şarj edilir.

Artık bu andan itibaren diğer insanların kristalinizi ellemelerine izin vermeyin ve o yalnız sizin düşünce, arzu ve sevginizle dolsun.

Eğer kristalinizi her gün kullanıyorsanız, o zaman barındırabileceği negatif titreşimleri yok etmek için, haftada 1 gün tuzlu su içinde bırakarak arındırın. Kristal artık yeniden faaliyete geçmeye ve onu programladığınız rolü oynamaya hazırdır. Elma sirkesi ve deniz tuzu karıştırılmış su, çok kısa sürede 10 dakika gibi bir zamanda kristali temizler. Elma sirkesinin tuz ile karışımının temizlemeye etkisi olağanüstüdür. Suyu yanlızca 1 kere temizlik icin kullanın.


Tek Uçlu Kristallerin Yüklenmesi:

Küçük kristalleri sol elle taban kısmından kavrarken, sağ elinizi üstten kristali kapatacak biçimde tutabilirsiniz. Çok iri olan kristalleri ise, düz bir zemin üzerine koymak daha iyi olur. Taban kısmı girintili çıkıntılı olan kristallerin altına ise, bir miktar macun veya benzeri bir madde sürmekte fayda vardır.

Şimdi kristalinize istediğiniz bir programı yükleyebilirsiniz. Düşündükleriniz, kristali alttan kavrayan elinizden geçerek, kristalin uç kısmına ulaşacak, daha sonra devreyi tamamlamak üzere tekrar aynı yoldan geri dönecektir.


Çift Uçlu Kristallerin Yüklenmesi:

Kristalinizi, uç kısımlarını avuç içlerinizin orta kısmına getirerek, iki elinizin arasında tutun. Daha sonra yüklemeyi başlatabilirsiniz. Böylelikle düşünceleriniz, her iki uca da aynı anda ulaşırlar. Bunun üzerine, uçlarda bulunan elektronlar kristalinizin ortasına doğru akarak, burada birleşir ve yüklemek istediğiniz düşünceyi ileri-geri hareketlerle yine uçlara doğru hareket ederek beslerler. Çalışmada çift uçlu bir kristal kullanıldığı için, yüklenen program da daha güçlü olur.


Küme Kristallerin Yüklenmesi:

Bir küme kristalin içindeki her parçayı ayrı ayrı programlayabileceğiniz gibi, tek bir programı bütün kümeye de yükleyebilirsiniz. Sadece tik bir programı yükleyebilmek için, kristali sol elinizle taban kısmından tutarken, sağ elinizle küçük kristallerin üzerine koyun. Bundan sonra yüklemeye başlayabilirsiniz.

Her kristal parçasını ayrı ayrı programlamayı istiyorsanız, bu kez sol elinizle kristali yine taban kısmından tutarken, sağ elinizin avuç içini programlamak istediğiniz kristalin üzerine koyun. Unutulmaması gereken şey, kristallerin enerjileri tek bir tabandan çıktığı için, kristallere yüklediğiniz programların ağırlıklarının da birbirlerine yakın olması gerekliliğidir.


Kişisel Kristaller:

Meditasyon yapabilmek için, takı olarak kullanılanlar dahil tüm kişisel kristallere, önceden kendi görüntünüzü yükleyebilirsiniz. Bunun için öncelikle kendinizi sağlıklı ve mutlu birisi olarak hayal etmelisiniz.

Yükleme çalışmalarına başlamadan önce de, vücudunuzun çevresine sizi her türlü olumsuzluktan koruyabilecek olan koruyucu bir duvar örmeniz tavsiye edilir.
Kristallerle çalışan bir kişi, olmak istediği kişiliğe (bir artist, doktor, araştırmacı gibi) kendisini o şekilde hayal ederek ulaşabilir.

İnsanın kendi benliğini aşma imkanlarının bir sonu yoktur. Programlama sırasında isteklerinizden emin olun ve kendinize güvenin, çünkü arzu ettiğiniz şey, geç de olsa mutlaka gerçekleşecektir. Eski bir deyişi hiç unutmayın: "Neyi istediğinizden emin olun ki, onu elde etmek çok kolay olsun."


Tedavi Amacıyla Kullanılan Kristaller:

Bu kristalleri, hem ruhsal, hem de fiziksel rahatsızlıklarınızdan kurtulmak amacıyla programlayabilirsiniz. Kurtulmaya çalıştığınız bir rahatsızlığı, tıpkı bir duman gibi dağılırken hayal ederek veya kendinizi sağlıklı bir insan olarak düşleyerek o sıkıntınızı yok edebilirsiniz.


Hediye Kristaller:

Hediye edeceğiniz bir kristali programlarken, alıcıyı, yaşama sevinci taşıyan sağlıklı bir insan olarak hayal edin. Eğer buna kendi titreşimlerinizi de yüklemek istiyorsanız, kristalinizi birkaç gün üzerinizde taşıyın. Hediye verdikten bir süre sonra, alıcının titreşimleriyle kendi titreşimleriniz birleşmeye başlayacaktır. Hediye kristalleri, gerçek bilince ulaşma yolunuzu kapayan kuvarları delmek, tedaviye yardımcı olmak veya meditasyonu kolaylaştırma gibi araçlar doğrultusunda programlayabilirsiniz.


Jeneratör Kristaller:

Daha büyükçe olan jeneratör kristalleri programlayarak, onları belli bir konfigürasyonda kullanılan diğer kristalleri harekete geçirmek veya tekrar şarj etmek amacıyla kullanabilirsiniz. Kristalleri, dünyadaki tüm ulusları barış içinde hayal ederek programlayan birçok insan vardır.
Sahip olmak istediğiniz bir ev, araba veya meslek türünün bir resmini jeneratör kristalin altına yerleştirin. (Unutmayın, bu sizin en büyük hayaliniz olmalı.) Resimle birleşen hayal gücünüz, yüklediğiniz programın gücünü artıracaktır.

Krstal Taş
PROGRAMLAMA

Kristaller, komutlu bilgiyi alma, depolama ve istendiğinde geri çağırma özellikleriyle adeta bir bilgisayar gibi iş görürler.

Programlanmaları bile, bilgisayar programlanmalarına benzer .Programlama için kristalin içsel matrisine bir komut veya bir düşünce formu yerleştirilmesidir diyebiliriz. Hem kristalleri, hem de bilgisayarları, onlardan doğru bir çıktı alabilmek için, doğru ve mantıklı bilgilerle programlamanız gerekmektedir.

Aralarındaki tek fark, bir bilgisayar programcısının karmaşık bir bilgisayar dilini kullanması gerekmesine rağmen, kristalini programlayan birisinin, sadece düşünce yolunu kullanıyor olmasıdır. Kristali programlama işinin nasıl yapılacağını, şimdi aşamalar halinde inceleyelim:


1.Aşama:

Temizleme: Yeni bir programı yüklemeden önce, kuvarsınızı içindeki her türlü düşünceden arındırmanız gerekir. Bunun için ilk olarak kuvarsınızı dik olarak sol elinize alın. Çok iri bir kuvarsla çalışıyorsanız, onu yine dik bir vaziyette, düz bir zemin üzerine de koyabilirsiniz. Daha sonra, sol elinizle kristalinizi taban kısmından kavrarken, beyaz bir ışığın elinizden çıkıp kristalinizin taban kısmına geçtiğini ve sonra da gövde bölümünden geçerek, uç kısmına kadar uzandığını hayal edin.

2.Aşama:

Programın Belirlenmesi: Başlangıç aşamasında, her kristale tek bir program yüklenmesi tavsiye edilir. Böyle yapılmadığında, birbirlerine ters düşen mesajlar veya karmaşık çıktılar elde edilebilir. Bu nedenle detayla programlarınızı daha sonraya erteleyerek, basit programlar kullanın. Diğer yandan, yüklenen programın kullanıcısına fayda getirecek türden olmalarına da dikkat edin. Oluşturduğunuz programlarda kendi gelişiminize yönelik izler bulunmalıdır. Kristalle yükleyeceğiniz programın olumsuz yönleri olmaması da önem taşır. Aksi halde olumsuzluklar artarak sizin üzerinizde ters etki yaratabilirler.
Kristaller konuşma diline cevap vermezler. Bu nedenle her programı birbirini izleyen bir film şeridi gibi (yani, görüntü olarak) dikkatle tasarlamalıyız. İlerleyen çalışmalarınızda, sesleri ve renkleri de programlayabilirsiniz.


KRİSTAL ve TAŞLARIN ARINDIRILMASI ve PROGRAMLANMASI

Doğal taş yada kristallerin hayatımızda bir çok yönde olumlu gelişmelere katkı sağlayacabileceği ifadesinin yanlış olmayacağı muhakkaktır, bununla birlikte seçilecek olan taş yada kristalin nitelikleri, arındırılması, yüklenmesi ve programlanması taş yada kristalden alacağımız faydayı direkt olarak etkilemektedir, uygun işlemlerden geçirilmemiş bir taş yada kristal görsel niteliğin üstünde bir katkı sağlamayacaktır. Bununla birlikte uygun şartların oluşturulmaması fayda yerine negatif etkilerin yayılmasına dolayısı ile bunları yaşamamıza sebep olabilmektedir.

Almayı düşündüğünüz kristallerin üzerlerinde ellerinizi gezdirerek hangisinin sizinle temas kurduğunu bulmaya çalışın. Bir çok kristal arasından öncelikle hangisinin sizinle dengeli ve uyum içinde çalışabileceğini bulmak için doğru kristali bulmak zor olabilir. Bunun için elimizi taşlar üzerinde gezdirirken ellerimizdeki enerji anlamındaki değişikliklere dikkat etmeniz size yardımcı olur. Elimiz taşın üzerinden geçerken el ısınızdaki değişiklik yada elinizdeki farklılıkları fark ederek doğru taşa yaklaşmış olduğunuzu kabul edebiliriz. Dikkat ettiğinizde o taş yada kristallerden bir tanesinin diğerlerinden farklı refleks verdiğini hissedebilirsiniz.


Kristalleri aldıktan sonra rahatsız edilmeyeceğinize inandığınız bir ortamda tek başınıza kalın. Eğer birkaç kristal seçmişseniz yalnız kaldığınız bu anda onu bire indirmek daha kolay olacaktır. Aldığımız taşları düz bir yere koyup elinizi üzerlerinde gezdirin. El ısınız hangi taşın üzerinde yükseliyor veya elektriklenme oluyorsa o kristal taşı seçin. Hala kararsızsanız taşları karışık olarak dizin. Gözlerimizi kapatarak içlerinden yalnızca birisini alın. Şimdi size hizmet etmek için programlayacağınız bir taşınız oluştur. Diğerlerini güvenli bir yere kaldırabilirsiniz.

Satın aldığınız taşınıza başkalarının da dokunmuş olabileceği ve enerjisini geçirmiş olabileceğinin farkında olarak ilk önce taşımızı arındırmalıyız;

İlk önce taş yada kristali en az yirmi dört saat toprak altında tutun, çıkarttıktan sonra onu akan ılık suyun altında beş dakika kadar tutarak enerjisini topraklayın. Sonra temiz pamuklu bir bezle kurulayın. Ertesinde beyaz bir mumun ışığında iki saat kadar aydınlanmasını sağlayarak temizlenmesini, arınmasını sağlayın, ertesinde tekrar akan suyun altında beş dakika tutarak topraklanmasını ve temizlenmesini sağlayın, elma sirkesi ilave edilmiş su içerisinde bir saat kadar bekletmek üzerindeki eterik birikintiyi uzaklaştırır. Bu işlemler taşın arındırılmasına tam anlamda hitap edemesede kesinlikle katkı sağlayacaktır. Bir kristal yada taşın tamamen arındırılması, yüklenmesi ve programlandırılması için Reiki'yi kullanıyor olmanız gerekmektedir, bu konuda bilgi ve deneyiminiz yoksa tanıdığınız bir Reiki yolcusundan yardım talep edebilir, taş yada kristalinizi güvenli ve gerektiği gibi yararlanabilecek şekilde hazırlanmasını sağlayabilirsiniz.

Taşın enerjisini artırmak için mehtaplı bir gecede sabaha kadara ay ışığında bırakmanız, güneş ışında bırakmanız fevkalade uygundur. Tüm bunları yaptıktan sonra taş yada kristalinizi bir başkasının temasından şiddetle kaçınmalısınız.


Kristal taşınızın tam olarak size ait olabilmesi için ona kendi enerjinizi vermeniz gerekecektir. Kendi ellerinizi de su ve sabun ile temizledikten sonra yine yalnız kalacağınız bir yerde kristalinizi avucunuzun içine alarak beş dakika kadar tutun. Bu zaman içerisinde elinizi açmayın. Her şeye izin verecek bir genişliğe ulaşarak taşınızın sizinle uyum ve denge içinde çalışması, aynı zamanda enerjinizi yükseltmesi için niyet ederek düşünce ve duygularınızla onu programlayın.

Beş dakika tamamlandıktan sonra yastık kılıfınızın içerisine koyarak bir gece boyunca başınızı koyduğumuz yerde kalmasını sağlayın.

Başınızı yastığa koyduğumuz anda yine güzel duygu ve düşüncelerin içimize dolmasına izin verin. Uykuya geçmeden önce düşüncenizde kristal taşınızın bulunmasına gayret edin. Bu, onunla aranızdaki enerji bağını sağlamlaştıracaktır. Ertesi sabah çantanızın veya dolabınızın içerisine yani ona sizden başka kimsenin dokunamayacağı bir yere kaldırın.

Aynı gün herhangi bir zamanda önce ılık bir banyo alın. Saçlarınız dahil vücudunuzun her noktasının su ile temas ettirin. Banyo işleminizi tamamladıktan sonra ses veya kokudan etkilenmeyeceğiniz bir yere geçin. Burada duygu ve düşüncelerinizi tam isteğinize uygun olarak ayarlayın ve taşınızı düşünerek yoğunlaşın. Evrene niyetinizi tam olarak gönderdiğinizden emin oluncaya kadar taşınızı düşünce bombardımanına tutun. Bu işlem yaklaşık beş dakika sürmelidir.

Tüm bunların ertesinde taşınızı kullanabilecek hale gelmişsinizdir, eğer taşınızı kolye yada benzeri bir şekilde kullanmayı düşünüyorsanız bağlantısının gümüş yada deri ile olmasına özen göstermeli ve taşın teninize temasını sağlamalısınız.

21 Ocak 2013 Pazartesi


Affedemediklerimiz bizim yaşam enerjimizi düşürür, bizi kızgın ve öfkeli yapar, bağışıklık sistemimizi yavaşlatabilir hatta hem fiziksel hem de ruhsal olarak hasta olmamıza sebep olabilir. Hastalıklar vücudumuzun sinyalleridir, genellikle zihinsel, ruhsal ya da duygusal olarak sorunlar olduğunu gösterir. Affedemediklerimiz, yaşadığımız travmalara sebep olan çevremizde ki insanlar ya da bizzat kendimiz de olabiliriz. Affetmek kişisel gelişim sürecinde önemli bir rol oynar. Bize zarar veren bu yükten kurtulmamız yani affetmemiz, özgürleşmemiz gerekir. Affetmek demek, seni ya da kendimi affettim demekle olmuyor ne yazık ki. Bu polyannacılıktan öte geçmez. Kişiyi o anda rahatlatsa bile, derinlerde yatan, bastırılmış olan öfke ve çözülmeyen sorun ileride çok daha ağır bir şekilde patlak verebilir. Affetmek bir süreçtir. Bir gün içinde affetmek sağlıklı bir affetme olmaz.
Affetmek demek olanları sineye çekmek değildir, affetmek demek olanı olduğu gibi kabul etmekte değildir. Affetmek, bildiklerinin en iyisi yapmışlardı demekte değildir. Affetmek, yapılanları onaylamak ya da hoş görmekte değildir. Affetmek olanları unutmakta değildir. Affetmek, affettim deyip özellikle kendimize mutluluk maskesi takmak, sahte gülümseyişler, sahte tavırlarda bulunmak hiç değildir. Affedemediğimiz kişi ve olayın bize verdiği acı vardır bunu yok sayamayız ancak unutulmamalıdır ki affetmeyi gerektiren her travma içinde önemli dersleride barındırır.

Gerçekten affetmek için, bizim değişime ihtiyacımız vardır. Değişmesi gerekenler olduğu için gerçekten affedemiyoruzdur. Bakış açımızı değiştirmeye ihtiyacımız vardır. Olaylara olan bakış açımız değiştiğinde affedilecek bir şeyin kalmadığını görürüz zaten. Neden affedemiyoruz. Bize zarar veren kişi ve olaylara izin veren biz değilmiydik? Bizde o olayların içinde değilmiydik? Bizimde bunda payımız yokmuydu? Kendi sınırlarımızı çizemeyen, öz sınırlarımızın ihlal edilmesine izin veren yine kendimiz değilmiydik? Evet bizdik. Buna izin veren bizdik başkası değil. Affetmek için önce farkında olmak, atılacak en büyük adımdır. Neden insanlara kızgınlık duyarız? Hangi sınırımızı aştılar, bize nasıl bir zarar verdiler? O sınırı aşmalarına biz izin vermeseydik o sınırı geçebilirlermiydi? Tabi bu demek değildir ki bundan sonra sınırlarımızı kale gibi öreceğiz, insanlarla aramızda bize zarar veremesinler diye büyük duvarlar olacak, hele bu hiç değil.

Her birey kendi yaşamından sorumludur ve kendisine ait alanına kimin ne kadar gireceğine de kişi kendisi karar verir. Bazen kendimizi hayatın akışında olaylara öylesine kaptırıyoruz ki, yaşam içinde karşılaştığımız olayların bizde yarattığı öğretiler için ince bir zeka ile planlanmış muhteşem ilahi planlar olduğunu unutuyoruz. Bunun farkındalığını hatırlamak bile bir affediştir. En büyük derslerimizi bize en çok acı veren olaylardan çıkartmadık mı? En büyük affediş yaşanılanlardan gerekli dersi almaktır. Ayrıca haklı olmaya çalışmak kavramından çıkmak demektir. İçsel sınırımızı iyi çizmek, kendimize değer vermek, kendimizi sevmek ve kendimize saygı duymak, özsaygımızı geliştirmek demektir. Bu farkındalığı bize öğreten kişi ve olaylara teşekkür etmek demektir. Gerçekten affetmek, kendimize verdiğimiz en büyük armağandır. Affetmek ayrıca koşulsuz sevgiyi öğrenmektir. Sevginin akmasına izin vermektir. İnsanlarla benzer yanlarımızın olduğunu da görebilmek ve kabul etmektir. Affetmek, sevmekle, bize ait olan sınırları çizmenin ayrımının farkına varmak bunların ikisini birbirine karıştırmamak demektir. Özgüvenimizin ve özsaygımızın artması demektir. Tüm yaşanılan olaylara dışarıdan bir gözle bakıyomuşçasına bütünü görebilmek ve analiz yapabilmektir. İnsanın cevaplarını aynı zamanda dönüp kendi içinde de araması demektir. Affetmeye çalıştıklarımızın bize ayna tutmasına teşekkür etmektir.

Affetmek, farkındalığı ve değişimi içeren bir süreçtir, bu süreçte kristallerden yardım alabiliriz.
İşlenmemiş doğal halde bir ametist kuvars kristali ile pembe kuvars kristalini birlikte kullanılmasını tavsiye ediyorum. Ametistin, bilinç seviyemizi yükselten, farkındalığı arttıran bir etkisi vardır. Pembe kuvars ise özellikle affetme ile ilgili blokajları çözer, derinlerde yatan kin, öfke, nefret gibi bize zarar veren olumsuz duyguları ortaya çıkartıp sevgiye dönüştürür. Enerjisini İlahi ana kaynağın sevgisinden alır ve bu ilahi sevgi titreşimlerini kişiye yansıtır.

Bu iki kristali yan yana kalp hizasına yakın kolye şeklinde taşımak en etkili yollardan birisidir. Eğer aksesuar taşımayı sevmiyorsak o zaman doğal birer parça ametist ve pembe kuvars kayacı ile çalışma da yapılabilir. Yukarıda ki yazıyı iyice okuyup bunun farkındalığına vardıktan sonra;
Sol elimizde pembe kuvars, sağ elimizde ametist kalp hizasında tutuyoruz ve derin bir nefes alıp verdikten sonra aşağıda ki olumlamayı 3 er kez okuyoruz.

Olumlama
Sana karşı duyduğum ve beni yıpratan tüm olumsuz duygularımdan arınmaya ve seni affetmeye niyet ettim.
Ben seni şu anda affetmeyi kabul ediyorum. Çünkü bu duruma aslında ben izin verdim.
Bu dünyada oyun arkadaşım olduğunu kabul ediyorum.
Seninle yaşadığım her şeyin benim yüce hayrıma olduğunu kabul ediyorum. Gerekli derslerimi aldım.
Bundan dolayı senin varlığına şükrediyorum.
Bu yolda sevgiyle seni serbest bırakıyorum.
Seni affediyorum.
Kendimi affediyorum.

Bir süre kristalleri elimizde tutmaya devam ediyoruz. Yaradanın sevgi titreşimlerini taşıyan kristalleri kalbimizin derinliklerinde hissediyoruz ve onlara bu ilahi sevgi enerjisini, titreşimlerini taşıdıkları için teşekkür ediyoruz. Yaradana sonsuz sevgi ve ışığını yansıttığı için şükrediyoruz. Yaşadıklarımızın aslında bizim olgunlaşmamız ve almamız gereken derslerimiz doğrultusunda ihtiyacımıza göre yaşadığımız için farkına varıyoruz ve şükrediyoruz.

Eğer affedemediğimiz kendimiz isek o zaman yukarıda ki olumlama yerine aşağıdaki olumlamayı söylüyoruz, yapılan işlemler ise aynı.

Olumlama(kendimiz için)
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi seviyorum.
Tüm yaşadıklarımı yaşanması gerektiği için yaşadım.
Yaşadığım ve yaptığım her şey için kendimi onaylıyorum.
Beni bir başkasının onaylaması gerekmiyor.
Ben kendimi onaylıyorum.
Ben kendimi seviyor beğeniyor ve onaylıyorum.
Ben değerliyim.
Yaşadığım her şey benim kendi seçimim.
Verdiğim her karar benim kendi seçimim.
Ben tüm kararlarımı ve yaşadığım her şeyi onaylıyorum.
Ben kendimi onaylıyorum.
Ben kendimi affediyorum.
Ben kendimi tümüyle seviyor ve takdir ediyorum.
Hayatı seviyorum.
Yaşamayı seviyorum.

Bu çalışmanın bir affetme süreci olduğu unutmayalım ve tamamen derinden affettiğimize inanana kadar bu çalışmayı her gün yapalım.
KAYNAK: Ayla Aydın



 

AFFETME REÇETESİ

 

1-Artık acı çekmemeye karar vermek:

 

Maruz kaldığınız zarar devam ediyorsa, affetme sürecinin başlaması söz konusu değil. Fakat buna nasıl son verilecek? Şu veya bu nedenle uğradığı hayalkırıklığı ya da ihanet nedeniyle çektiği acıdan dolayı eli kolu bağlanmış durumda olanlar için ilk aşama "artık acı çekmeyeceğim" kararını almak! Bunu yapmak için acınızın sorumlusuyla kendi aranıza bir mesafe koymanız gerekiyor. Fiziki ve psikolojik bütünlüğünüzün söz konusu olduğu bazı önemli durumlarda, birinci aşamaya geçmenin tek yolu yargıya başvurmak. Bunu yaparak zarar veren sorumluluğuyla karşı karşıya bırakılır. Örneğin sizi taciz eden birini affetmek onu adalete teslim etmeye engel değildir. Filozof Simone Weil'in dediği gibi "Sadece cezalandırabildiklerimizi affedebiliriz." Fakat unutmayın, zarara uğrayan sadece isterse affeder!

 

 

2-Bir hatanın olduğunu kabul etmek

 

Geçmiş silinemez, dolayısıyla yapılanı unutmaya çalışmak boş. Savunma mekanizmamızla acıyı, nefreti ve kini bilinçaltımıza iteriz. Fakat bu, yıkıcı etkilerin daha şiddetli hissedilmesine neden olur. Size bu duyguları hissettireni bir hatanın sorumlusu olarak görmek kendiniz ve hayatınız için şart. Psikanalist Gabrielle Rubin'e göre böyle düşünmek insanın kendisiyle yeni bir bağ kurmasına izin veriyor. Bu, psikosomatik hastalıkların gelişmesini ve yeniden aynı duyguların yaşanmasını da engelliyor.

 

3-Kızgınlığını ifade etmek

 

Affetmek için "kurban" "cellat"ına kızgın olmalı. Yani kendi acısını tanımalı ve ondan kurtulabileceğini kabul etmeli. Saldırganlık, kızgınlık ve nefret başlangıçta gerekli ve sağlıklı bir psikolojik durumun göstergesi. Kurban kendisine yapılanı inkâr ettiği zaman maruz kaldığı şeyi kendi üstüne almış oluyor.

 Kızgınlığını, nefretini hatayı yapana doğrudan ifade etmek çok nadir görülen bir durum. Çünkü hata yapan kendini suçlu olarak görmüyor ya da kurban üzerinde öyle bir etki yaratıyor ki zarar gören hiçbir tepki vermeye cüret edemiyor. Buna rağmen insan kendi içinde bütün bunlardan bağımsızlaşma sürecine girebilir. Bir deftere hissettiklerini yazma, güvendiği bir insana açılma ya da durum çok acı vericiyse psikoterapiste danışma faydalı yöntemlerden.

 

4-Suçlu hissetmeyi bırakma

 

Affedecek tarafta olanların büyük bölümü paradoksal olarak başlarına gelenden dolayı kendisini suçlu hisseder. Tam olarak neden yaralandığımızı anlamaya çalışmak, bu duyguyla ona eşlik eden acıyı ilişkilendirmemize izin verir. "Başka şekilde davranmadığım için affedilmezim" düşüncesinden kurtulmak şart. Tecavüz gibi dramatik durumlarda kendini affetmek, hayata devam etmek için vazgeçilmez bir koşul.

 

5-Size zarar vereni anlayın

 

Nefret ve kin saldırganlığın devam etmesine neden olabilir. Ancak bir süreden sonra bu durum kişide yıkıcı etkilerini göstermeye başlar. Bundan kurtulmak için kendinizi suçlu olanın yerine koymak iyi bir yöntem. Bu, bize kendimizi kötü hissettiren şeye bir anlam katar ve hatta bazı durumlarda da "kabul edilebilir" kılar. Suçluyu anlamak sadece onu affetmek amacına yönelik olmayabilir. Onun zayıflıklarını da tanımaya yardımcı olur.

 

6-Kendine zaman tanıma

 

Affetmek asla olanları unutmak değildir. Çok çabuk affetmek kimseye kendini daha iyi hissettirmez. Önerilen, bunun kendiliğinden olması. Psikanalist Nicole Fabre "Bu sürecin aktif bir parçası olsanız da kendinize zaman tanıyın" diyor. Çok çabuk gerçekleşen bir af, suçlu tarafından tamamen aklanma olarak algılanabileceği gibi, affeden tarafın da kendini kandırmasına, bilinçsizce kin ve nefret hissetmeye devam etmesine neden olacaktır
2-Bir hatanın olduğunu kabul etmek

Geçmiş silinemez, dolayısıyla yapılanı unutmaya çalışmak boş. Savunma mekanizmamızla acıyı, nefreti ve kini bilinçaltımıza iteriz. Fakat bu, yıkıcı etkilerin daha şiddetli hissedilmesine neden olur. Size bu duyguları hissettireni bir hatanın sorumlusu olarak görmek kendiniz ve hayatınız için şart. Psikanalist Gabrielle Rubin'e göre böyle düşünmek insanın kendisiyle yeni bir bağ kurmasına izin veriyor. Bu, psikosomatik hastalıkların gelişmesini ve yeniden aynı duyguların yaşanmasını da engelliyor
2-Bir hatanın olduğunu kabul etmek

Geçmiş silinemez, dolayısıyla yapılanı unutmaya çalışmak boş. Savunma mekanizmamızla acıyı, nefreti ve kini bilinçaltımıza iteriz. Fakat bu, yıkıcı etkilerin daha şiddetli hissedilmesine neden olur. Size bu duyguları hissettireni bir hatanın sorumlusu olarak görmek kendiniz ve hayatınız için şart. Psikanalist Gabrielle Rubin'e göre böyle düşünmek insanın kendisiyle yeni bir bağ kurmasına izin veriyor. Bu, psikosomatik hastalıkların gelişmesini ve yeniden aynı duyguların yaşanmasını da engelliyor.

3-Kızgınlığını ifade etmek

Affetmek için "kurban" "cellat"ına kızgın olmalı. Yani kendi acısını tanımalı ve ondan kurtulabileceğini kabul etmeli. Saldırganlık, kızgınlık ve nefret başlangıçta gerekli ve sağlıklı bir psikolojik durumun göstergesi. Kurban kendisine yapılanı inkâr ettiği zaman maruz kaldığı şeyi kendi üstüne almış oluyor.
Kızgınlığını, nefretini hatayı yapana doğrudan ifade etmek çok nadir görülen bir durum. Çünkü hata yapan kendini suçlu olarak görmüyor ya da kurban üzerinde öyle bir etki yaratıyor ki zarar gören hiçbir tepki vermeye cüret edemiyor. Buna rağmen insan kendi içinde bütün bunlardan bağımsızlaşma sürecine girebilir. Bir deftere hissettiklerini yazma, güvendiği bir insana açılma ya da durum çok acı vericiyse psikoterapiste danışma faydalı yöntemlerden.

4-Suçlu hissetmeyi bırakma

Affedecek tarafta olanların büyük bölümü paradoksal olarak başlarına gelenden dolayı kendisini suçlu hisseder. Tam olarak neden yaralandığımızı anlamaya çalışmak, bu duyguyla ona eşlik eden acıyı ilişkilendirmemize izin verir. "Başka şekilde davranmadığım için affedilmezim" düşüncesinden kurtulmak şart. Tecavüz gibi dramatik durumlarda kendini affetmek, hayata devam etmek için vazgeçilmez bir koşul.

5-Size zarar vereni anlayın

Nefret ve kin saldırganlığın devam etmesine neden olabilir. Ancak bir süreden sonra bu durum kişide yıkıcı etkilerini göstermeye başlar. Bundan kurtulmak için kendinizi suçlu olanın yerine koymak iyi bir yöntem. Bu, bize kendimizi kötü hissettiren şeye bir anlam katar ve hatta bazı durumlarda da "kabul edilebilir" kılar. Suçluyu anlamak sadece onu affetmek amacına yönelik olmayabilir. Onun zayıflıklarını da tanımaya yardımcı olur.

6-Kendine zaman tanıma

Affetmek asla olanları unutmak değildir. Çok çabuk affetmek kimseye kendini daha iyi hissettirmez. Önerilen, bunun kendiliğinden olması. Psikanalist Nicole Fabre "Bu sürecin aktif bir parçası olsanız da kendinize zaman tanıyın" diyor. Çok çabuk gerçekleşen bir af, suçlu tarafından tamamen aklanma olarak algılanabileceği gibi, affeden tarafın da kendini kandırmasına, bilinçsizce kin ve nefret hissetmeye devam etmesine neden olacaktır.
2-Bir hatanın olduğunu kabul etmek

Geçmiş silinemez, dolayısıyla yapılanı unutmaya çalışmak boş. Savunma mekanizmamızla acıyı, nefreti ve kini bilinçaltımıza iteriz. Fakat bu, yıkıcı etkilerin daha şiddetli hissedilmesine neden olur. Size bu duyguları hissettireni bir hatanın sorumlusu olarak görmek kendiniz ve hayatınız için şart. Psikanalist Gabrielle Rubin'e göre böyle düşünmek insanın kendisiyle yeni bir bağ kurmasına izin veriyor. Bu, psikosomatik hastalıkların gelişmesini ve yeniden aynı duyguların yaşanmasını da engelliyor.

3-Kızgınlığını ifade etmek

Affetmek için "kurban" "cellat"ına kızgın olmalı. Yani kendi acısını tanımalı ve ondan kurtulabileceğini kabul etmeli. Saldırganlık, kızgınlık ve nefret başlangıçta gerekli ve sağlıklı bir psikolojik durumun göstergesi. Kurban kendisine yapılanı inkâr ettiği zaman maruz kaldığı şeyi kendi üstüne almış oluyor.
Kızgınlığını, nefretini hatayı yapana doğrudan ifade etmek çok nadir görülen bir durum. Çünkü hata yapan kendini suçlu olarak görmüyor ya da kurban üzerinde öyle bir etki yaratıyor ki zarar gören hiçbir tepki vermeye cüret edemiyor. Buna rağmen insan kendi içinde bütün bunlardan bağımsızlaşma sürecine girebilir. Bir deftere hissettiklerini yazma, güvendiği bir insana açılma ya da durum çok acı vericiyse psikoterapiste danışma faydalı yöntemlerden.

4-Suçlu hissetmeyi bırakma

Affedecek tarafta olanların büyük bölümü paradoksal olarak başlarına gelenden dolayı kendisini suçlu hisseder. Tam olarak neden yaralandığımızı anlamaya çalışmak, bu duyguyla ona eşlik eden acıyı ilişkilendirmemize izin verir. "Başka şekilde davranmadığım için affedilmezim" düşüncesinden kurtulmak şart. Tecavüz gibi dramatik durumlarda kendini affetmek, hayata devam etmek için vazgeçilmez bir koşul.

5-Size zarar vereni anlayın

Nefret ve kin saldırganlığın devam etmesine neden olabilir. Ancak bir süreden sonra bu durum kişide yıkıcı etkilerini göstermeye başlar. Bundan kurtulmak için kendinizi suçlu olanın yerine koymak iyi bir yöntem. Bu, bize kendimizi kötü hissettiren şeye bir anlam katar ve hatta bazı durumlarda da "kabul edilebilir" kılar. Suçluyu anlamak sadece onu affetmek amacına yönelik olmayabilir. Onun zayıflıklarını da tanımaya yardımcı olur.

6-Kendine zaman tanıma

Affetmek asla olanları unutmak değildir. Çok çabuk affetmek kimseye kendini daha iyi hissettirmez. Önerilen, bunun kendiliğinden olması. Psikanalist Nicole Fabre "Bu sürecin aktif bir parçası olsanız da kendinize zaman tanıyın" diyor. Çok çabuk gerçekleşen bir af, suçlu tarafından tamamen aklanma olarak algılanabileceği gibi, affeden tarafın da kendini kandırmasına, bilinçsizce kin ve nefret hissetmeye devam etmesine neden olacaktır.

 

 
Mantra ile Mantram sözcükleri arasında çok küçük bir fark bulunmaktadır. Her ikisi de düşüncenin araçları anlamına gelen Sanskrit bir sözcükten türemektedir. Aralarindaki fark ise sudur: Mantram, seslendirilmişbir düşüncedir mantra ise sessizdir.
‘Bunu fark etmiş olsanız da olmasanız da yaşamlarınızı düşünceleriniz aracılığıyla yaratır ve biçimlendirirsiniz. Fiziksel gerçekliğinizin bir parçası olan her şey ilk olarak düşünce olarak adlandırılan saf malzemeden zihin tarafından yaratılır. Bir düşünce aracı olduğu için mantra, yaşamınızı istediğiniz şekilde yaratmanız ve biçimlendirmeniz için kullanabileceğiniz bir araçtır.
‘Şimdi, mantramı kendi yararınıza kullanabilmeniz için ilk olarak zihni ve onun nasıl çalıştığını anlamanız gerekmektedir. Son zamanlarda bilinçaltı kelimesi çok sık duyduğumuz ama anlamını pek kavrayamadığımız bir tanımlamadır. Lamalar, bilinçaltı yerine üst bilinç ya da yüksek bilinç olarak tercüme edilebilecek ve daha yüksek bir düzende ya da işlevlilikte çalışan bilinç anlamına gelen bir sözcük kullanmaktadırlar. Üst bilinçlilik zihninin görevi, saf enerji olan bir düşünceyi alarak ona fiziksel dünyada kati bir biçim vermektedir.
‘Bu konuda üzerine ciltler dolusu kitap yazılabilir ama su an için bilmeniz gereken en önemli şey sudur: Üst bilinçlilik, düşünce sisteminiz aracılığıyla verdiğiniz emirlere uymaya hazır ve hevesli, sadik bir hizmetkârdır. Bir şeyi düşündüğünüzde belli bir emir vermiş olursunuz. Sadık hizmetkârınız ise hemen bu düşünceyi isleyip onu fiziksel dünyadaki olgulara ve yaşamınızdaki olaylara dönüştürür. Bu nedenle fiziksel gerçeklik, sizin düşünce sizin düşünce sisteminizin bir aynasıdır. Düşünce sisteminizi ve biçiminizi değiştirdiğinizde, aynadaki görüntüleri de değiştirmiş olursunuz. Başka sözcüklerle ifade edecek olursak, yaşamınızı değiştirirsiniz.
‘Bu kavram, son derece basit olmasına karsın, pek çok insanin sık sık ayağının takılıp tökezlemesine neden olan bir engeldir. İnsanlar, yaşamlarındaki bazı istenmeyen ya da trajik olayları işaret edip bu olayları kendi düşünceleri ile yarattıklarını kabul etmeyi reddederler.
‘Fakat eğer düşüncelerinizi dikkatli bir şekilde incelerseniz, olumsuz düşüncelerinizin olumlu düşünceleriniz ile çatışma halinde olduklarını göreceksiniz. Bir solukta, ‘mutlu olmak istiyorum’ diyeceksiniz. Ama ikinci soluğunuzda kendinize mutlu olmamamız için yüzlerce neden sıralayacaksınız: Üst üste yığılan faturalar, fazla kilolarınız, gürültücü komsularınız, geciktiğiniz randevularınız vs., vs. Bu nedenle aslında ulamsak istediğiniz amacınız mutluluk olmasına karşın, düşünceleriniz bunun tam tersini yaratmak için aşırı çalışmaktadır.
‘Bir mantram ise, düşünce sistemlerinizi birleştirip, onları en yüksek ve büyük güçlü arzularınızla uyumlu duruma getirmenizi sağlamakta kullanabileceğiniz bir araçtır. Bu son derce güçlü aracı kullanmaya başlamadan önce, yaşamın size sunmasını istediğiniz ödülleri net bir şekilde belirlemelisiniz.
‘Bunu başarmanızı sağlayacak son derece basit bir çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmayı yapmak birkaç dakikanızı alır; bu nedenle bu çalışmayı her ay ya da daha sık tekrarlamanızı tavsiye ederim. Oturup en çok arzuladığınız şeylerin bir listesini çıkarın. İstediğiniz herhangi bir şeye niçin sahip olmanız gerektiğini düşünmeyin. Bunun yerine isteklerinizi çabucak yazın ve aklınıza gelen her şeyi bu listeye ekleyin. ‘Simdi listenizi dikkatli bir şekilde inceleyin ve yazdığınız her arzunun size nasıl bir ödül getirmesi gerektiğini sorun. Bu ödüller sizin peşlerinizde koştuğunuz şeyler olduğu için bunları da yazın. Örneğin, eğer ‘ daha iyi bir is istiyorum’ diye yazdıysanız, daha iyi bir isin size sunacağı ödüllerin gerçekten de neler olmasını istediğinizi yazın. Belki de özel yeteneklerinizi daha iyi kullanmak ya da kendinizi bu alanlarda geliştirmek istiyor olabilirsiniz. Belki de daha fazla para kazanmak istiyorsunuz ve bu sayede elde edeceğiniz güvenliği arzuluyorsunuz. Belki de yalnızca daha dostça ve rahat bir ortamda çalışmak istiyorsunuz.
‘Beklediğiniz ödüllerin daima duygular seklinde ifade edilmesi gerektiklerine dikkat edin. Duygular, ister acı ister tatlı olsunlar, sizin yaşamınızın deneyimlerinizin meyveleridir. Bunlar ödüllerdir. Bu dünyadan ayrılırken, maddi varlıklarınızı geride bırakacaksınız. Ancak duygularınız her zaman sizinle kalacak. Bu nedenle sonsuza dek sizinle kalacak olan yol arkadaşlarınızı iyi secin.
‘Simdi arzularınızın ve elde etmek istediğiniz ödüllerin listesini gözden geçirin. Listeyi yukarıdan aşağıya doğru okuyun ve bunu yaparken her şeyi özetleyebilecek iki ya da üç sözcük belirlemeye çalısın. Bu, ilk baslarda size olanaksız gibi gelebilir. Ancak bir kez dikkatli bir şekilde incelediğinizde, farklıymış gibi görünen arzu gruplarının ve ödüllerin ortak bir amaca hizmet ettiklerini göreceksiniz. Arzularınızı bu tür iki ya da üç gruba ayırın ve bunların tümünü de özetleyecek bir sözcük ya da ifade bulun. Basit bir örnek vermek gerekirse, daha iyi bir ev, pahalı bir otomobil ve yeni elbiseler istiyorsanız, bitin bunların ardındaki temel amaç varlık ya da zenginlik olabilir.
‘Su andan itibaren temel amaçlarınızın berrak bir resmini oluşturmuş olmalısınız; bu nedenle hepsini bir araya getirin ve onları kısa bir buyruğa dönüştürün. Buyruğun, olumlu, kısa ve doğru yönlendirilmiş olmasına dikkat edin. Örneğin, ‘ Hemen simdi, mutluluk, güç ve varlık istiyorum.’ İste onu oluşturdunuz. Buyruğunuzu yüksek sesle söylediğinizde bir mantram olur ya da daha basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, üst bilincinizi eyleme geçmesi için uyaran bir araca dönüşür.
‘Güç kelimesi iyi bir kelimedir çünkü fiziksel bedeninize sağlık, dayanıklılık ve canlılık kazandırmanıza yardımcı olur. Zihinsel düzeyde ise sizi kendi kaderinizin efendisi olmak için güçlendirecektir. Hemen, simdi sözcükleri üst bilincinize bu değişikliklerin ne zaman olmasını emrettiğinizi bildirmektedir: SIMDI. Bilinçaltınız, arzulanan şeylerin bir an önce yaratılması için harekete geçmek üzere emir almaktadır.
‘Simdi bir mantram’iniz var ve bunu eyleme dökmek düşündüğünüzden de kolaydır. Yapmanız gereken tek şey, tam bir inançla ve yüksek sesle söyleminizdir. Korkakça davranmayın. Sesinizin gücünü hissedin ve istediğiniz her şeyi yapacak olan sihirli birisine emir veriyormuşsunuz gibi konusun. Mantraminizi yüksek sesle ve kesin bir inançla seslendirdiğinizde yapmanız gereken her şeyi yapmış olursunuz.
‘Mantraminizi aksam yatmadan önce ve sabah uyanır uyanmaz söyleyin. Ardından da gün içinde belli aralıklarla bu buyruğu tekrarlama alışkanlığı geliştirin. Eğer bir aynanın önünde durursanız doğrudan doğruya kendi gözlerinizin içine bakıp kesin bir inançla mantraminızı tekrarlayın.
‘Ardından, gün içinde düşündüğünüz ve söylediğiniz şeylere dikkat edin. Üst bilinçlilik zihninize, onu karıştırıcı mesajlar verebilecek olumsuz düşüncelerinize ya da sözcüklerinize dikkat edin. Bu tür düşünceler ya da sözcükler mantramin olumlu gücüne zarar verecektir; bu nedenle bu tür bir şeyi fark ettiğinizde durun, derin bir soluk alin ve olumsuz düşünceyi ya da sözcüğü, mantraminizi güçlü bir şekilde seslendirerek ortadan kaldırın.
‘Kuskusuz ki eğer çevrede diğer insanlar varsa, durduk yerde, ‘Hemen, simdi, mutluluk, güç ve varlık istiyorum!’ diyemezsiniz. Bu tür bir durumda, size buyruğu, bir mantra olarak tekrarlamanızı tavsiye ederim. Yapmanız gereken tek şey mantranizi içinizden tekrarlamanız ve sözcüklerin anlamını içinizden derin bir şekilde düşünmenizdir. Sesin gücü tarafından desteklenmediği için mantra, mantram kadar etkili değildir ama yine de son derece etkili sonuçlara ulaşmanıza yardımcı olacaktır.
‘İster bir mantram isterse mantra kullanıyor olun anımsamanız gereken önemli bir şey vardır: Üst bilincinize bir buyruk verirken yalnızca sonuç olarak arzuladığınız şeyin üzerinde yoğunlaşmalısınız. Asla, üst bilincinize bunu nasıl başaracağını, kendi mucizelerini nasıl gerçekleştireceğini söylemeye kalkışmayın.
‘Üst bilinç, sizin tahmin edebileceğinizden çok daha akilli ve yaratıcıdır. Eğer belli bir yöne doğru yönlenirse, asla gözü korkup yolundan dönmez ve asla vazgeçmez; çünkü arzu ettiğiniz şeyi gerçekleştirmenin binlerce baksa yolunu bilmektedir. Eğer düşünceleriniz ya da inançlarınız aracılığıyla, üst bilincinize kendi isini nasıl yapacağını anlatmaya kalkarsanız yalnızca onun olasılıklarını ve sahip olduğu mucizeleri sınırlamış olursunuz.
‘Zihninizin üst bilinç alanı olağanüstü bir alandır. Kelimenin tam anlamında arzu ettiğiniz her şeyin gerçekleşmesini sağlamak için çalışmaktan büyük bir zevk alır.
Arzu, son derece büyük bir güçtür ve bu gücü üst bilincinizi harekete geçirmek için kullandığınızda, sizi yürekten arzuladığınız şeye asla hayal bile edemeyeceğiniz bir şekilde ulaştırmaktan büyük bir zevk alır ve bunu başarmak için heyecanlanır.
‘Bilmeniz gereken bir diğer şey de şudur: Zihnin üst bilinç alanı, düşüncelerinize karşılık vermek için onları yargılamaya kalkmaz. Acı ile zevk, üzüntü ile sevinç, mutsuzluk ile mutluluk arasında herhangi bir ayrım görmez. Bunu daha iyi bir şekilde ifade etmeyi denersek: Üst bilinç için hiçbir duygu iyi ya da kötü değildir. Onun isi, düşünce biçimlerini maddeye dönüştürmektir. Eğer düşüncelerinizi iyi-kötü, mutlu-mutsuz, değerli-değersiz diye ayırsaydı o zaman işini yapamazdı.
‘Kısacası, herkesin her ne arzuluyorsa onu gerçekleştirmesine yardımcı olacak basit sır sudur:
Düşünce sisteminizi değiştirin ve yaşamınız değişsin. Eğer size heyecan veren ya da etkileyen şeyler düşünürseniz, üst bilinciniz yaşamınızı üzücü şeyler yerine heyecan verici ya da etkileyici şeylerle dolduracaktır.
ALINTIDIR
 
Bu yazıdan çıkarttığım kadarı ile mantram bizim bildiğimiz olumlamaya eş değer bir  cümlenin yerine bulunan kelimelerin tekrarlanmasıdır.

MANTRA NEDİR?
 
Mantra, bilinçaltını tıkanıklıklardan kurtaran güçlü bir araçtır. Düşünmek demek olan “Man” ve özgürleşmek anlamındaki “tra” hecelerinin birleşmesinden oluşur. Düşünceden özgürleşmek…

“Evrendeki her şey enerjidir. Enerji titreşir. Enerjinin değişik frekansta titreşimleri değişik formlar yaratır. Her frekansın bir sesi vardır. Daha doğrusu, her frekans bir sestir, ses dalgasıdır. Evrendeki her şeyin bir sesi vardır ve değişik frekanslarda titreşir.

Mantralar, evrenin dilinin sesleridir. Evrenin herhangi bir akorduna uyum için, o frekanstaki sesi çıkarırız. Örneğin, MAAAAA sesi bizi doğa anayla, feminen güç Shakti ile uyumlarken, güneşin frekansna uyumlanmak istiyorsak, RAAAA sesi çıkarırız.

Belli bir sesi çıkarırken, enerji alanımız bu frekansla tınlar. Bu tınlama ile uyum sağlanır. Enerjimiz, çıkardığımız ses ve düşüncelerimize uyum sağlar. Enerji, doğası gereği kendine uyumlu enerjileri çeker. Enerjimiz nasılsa, çekildiğimiz olaylar ve çevre ona göredir.

Genellikle, kontrol edemediğimiz, bilinçaltının otomatik pilot programlamasına göre enerji yaratırız. Mantralar, kendimizi yeniden programlamanın ve yeni düşünce biçimleri yaratmanın araçlarıdır. Mantralar aynı zamanda, zihnimizin değişik kanallarına giriş kodlarıdır. Bilinçli bir şekilde giremediğimiz düşüncelere, hatta daha yüksek bilinç seviyelerine mantralar sayesinde ulaşabiliriz. ”Gururrattan

Bija Mantralardan (temel sesler) bazıları; Om, shrim, hrim, klim (krim), gam, swaha, lam, ram, yam, glaum,…

Temel seslerin birleşmesiyle oluşan mantraları, anlamlarını bilip hissederek doğru telaffuzla söylemek, beden ve zihindeki tıkalı kanalları açmak için çok faydalı.

Mantralar, Tantrik geleneğe göre bir gurudan alınabilir. Guru, kişiye özel mantrayı verir ve bu inisiasyondan sonra, kişi kendi mantrasını gizli tutarak çalışır. Mantraların kraliçesi sayılan Gayatri Mantra, tüm dünyaya hediye edilmiştir:

OM BHOOR BHUWAH SWAHA,TAT SAVITUR VARENYAMBHARGO DEVASAYA DHEEMAHIDHIYO YO NAHA PRACHODAYAT

Gayatri Mantranın pek çok çevirisi, yorumu, tefsiri bulunuyor. Özet haliyle;

Hayatın kaynağı, koruyucu Tanrı, tek ve tüm acılardan uzak, ruhu kötülüklerden özgürleştiren, evrenin içine işlemiş ve her şeyi taşıyan, tüm evreni yaratan ve ona enerji ve mutluluk veren, en mükemmel, en saf ve saflaştırıcı olan ışığa dua ediyoruz ki zihnimiz aydınlansın.

Veya, Evreni yaratan, kulu olmaya layık olduğumuz, bilinç ve ışığı vücuda getiren, cahilliği uzaklaştıran yaratıcı ışığa meditasyon yapıyoruz, bilincimizi aydınlatsın.

Mantra söylemek dinsel bir inanışı gerektirmez, herhangi bir dini inanışla çakışmaz.
MANTRALAR HER HANGİ BİR DİNİN İNAÇLARINI TEMSİL ETMEKTEN ÇOK SES VİBRASYONLARI OLDUKLARI İÇİN DÜNYANIN ÇOK ÇEŞİTLİ KÜLTÜRÜNDE YER ALMAKTADIR

ÖZEL MANTRALAR HARİÇ GENEL ANLAMDA HEPSİ YENİ AY VEYA DOLUN AY GÜNLERİ BAŞLANIR VE EN AZ 11 GÜN GÜNDE 1 KERE 108 KEZ TEKRARLANIR
108 MARS GEZEGENİNİN SAYISIDIR
MANTRALAR BİJAMLARDAN OLUŞUR TOHUM KELİMELERDEN
PEK ÇOK MANTRA 11 GÜNDE ORTALAMA ETKİ GÖSTERİR GEZEGEN MANTRALARI HARİÇ TÜM DİGER MANTRALAR GECE UYGULANDIGI TAKDİRDE DAHA GÜÇLÜ ETKİ GÖSTERİRLER

BİZLER GİBİ ORTA DOĞU TOPLUMLARINDA BİLİNÇ ALTI ÇALIŞMALAR ÇOK FAZLA BİLİNMEZ KISACASI MANTRA BİLİNÇ ALTINIZDA ÇALIŞARAK KUANTUM ALEMİNDEKİ FREKANSINIZI İLGİLİ KONUYLA AYNI HALE GETİRMEK İÇİN KULLANILIR BURADA BENZER BENZERİ ÇEKER YASASI UYGULANMAKTADIR
KUBERA GİBİ ÜST SINIF MANTRALAR 72 GÜN UYGULANDIGINDA ANCAK ETKİ GÖSTERİRLER
MANTRA ZİHİNDENİLEN YALANCI YÖNÜMÜZÜ SUSTURUR VE DÜŞÜNCELERDEN ÖZGÜRLEŞEREK
BİZE İÇSEL YOLUMUZU HATIRLATIR

UYARI :TÜRN İNTERNETİNDE BU KONULARLA İLGİLİ YALAN YANLIŞ BİLGİLER DOLAŞMAKTA ÇOLUK ÇOCUK MANTRALARI CİN ÇAGIRMAK BÜYÜ YAPMAK İÇİN KULLANILIR GİBİ SAÇMA SAPAN YAZILAR YAZMAKTADIR İNTERNET NE YAZIKKİ ÜLKEMİZDE BİLGİ KİRLİLİGİNE SAHİPTİR
EN DOĞRU BİLGİLERİ YABANCI DİLİNİZ VARSA YABANCI KAYNAKLARDAN VEYA BU SİTEDEN ÖGRENEBİLİRSİNİZ
SEVGİLERİMLE
OĞUZHAN CEYHAN dan alıntıdır.
 
 
 
 
Reiki Mandala
 
 
 

 
 
Mandala Örnekleri
 
 
 
 


MANDALA NEDİR?

Mandala, Hindistan kökenli dinlerde m.etafizik veya sembolik bakımdan m.eta veya mikro kozmosu gösteren şekillere verilen ad.
Genellikle daire veya kare şeklinde olurlar. Belirgin bir şekilde duran merkez noktası etrafına şekiller ve desenler yerleştirilir.Herşeyin mistik merkezini sembolize eden mandalalar meditasyon nesnesi olarak kullanılabilmektedir.
Hinduizm'de Siva ve Sakti'nin kozmik dansını, Budizm'de Buda Diyarını veya Buda'nın vizyonunu simgeleyen mandalalar bulunmaktadır. Budizm'de mandalalar onu temaşa eden için evrendeki kutsallığın içkinliğini ve aynı kutsallığın kendisindeki potansiyel durumunu hatırlatan önemli işaretlerdir. Budist bağlamda mandalanın amacı insanın acısına onu aydınlanmaya ulaştırarak son vermek ve hakikate ilişkin doğru görüşe ulaştırmaktır.

MANDALANIN YARARLARI



Dinlenmek ve konsantre olmayı arttırmak için yapılabilecek çalışmalardan biri de, tam bir sessizlik içinde veya arkaplandaki hafif bir müzik dinlerken birmandala boyamaktır.

  • Mandalalar ruh için bir ilaçtır.
  • Mandalalar vücut, ruh ve zekânın kaynasmasıdır.
  • Kendi yaratıcılığını keşfetmektir.
  • Kendinizi ve etrafınızı saran gerçeği farketmektir.
  • Günlük yaşantınızla ve streslerinizle daha kolay başetmektir.
  • Sakin ve serinkanlı olmayı öğrenmektir.
  • Dikkatini toplama süresini uzatmaktır.

Mandalalardan özellikle son zamanlarda okullarda da yararlanılmaktadır. Mandala ile öğretmenler öğrencilerin iç dünyalarını daha iyi tanımakta ve çocuğa yaklaşımda çocuğun bu özelliklerinden yararlanmaktadırlar. Ayrıca mandala çalışmasından sonra çocukların, grup çalışmalarında, gruba uyum sağlamalarında ve dinleme becerilerinde olumlu etkilendikleri görülür.



alıntıdır.

 


ATLANTİS'TEN GELEN KRİSTAL KAFATASI

Kuşkusuz ki , en ünlü en gizemli kristal parçası 1927 yılında F.A. Mitchell Hedges tarafından eski İngiliz Honduras'ı şimdiki Belize'deki antik Maya kenti Lubaantum'da bulunan kafatasıdır . Kafatası tek parça berrak kuartzdır ; yüksekliği 12.7 cm. , eni 32 cm. , genişliği 12.7 cm.'dir yani küçük bir insan kafatası büyüklüğündedir ve ayrıntıları mükemmeldir .

1970 yılında Frank Dorland tarafından Hewlett-Packard Laboratuvarlarında yapılan testlerde kafatasının normalötesi bircisim olduğu sonucuna varılmıştır . Kafatasının normal ya da doğal kristal olduğu ve karakteristik olarak moleküler yapısına dokunulmadığı anlaşılmıştır ve bu oluşum modern kristalografide henüz denenmemiş ve bilinmemektedir .

Hiç bir meetal kullanılmamıştır , Dorland herhangi bir ize rastlayamamıştır , üzerinde görülen bazı çizgiler kazı sırasında ve sonrasında oluşmuştur ve yine Dorland'a göre büyük olasılıkla kafatası elmas kesici kullanılarak şekillendirilmiş ve mükemmel bir perdahlama ve parlatma işlemi yapılmıştır .

Bir diğer ilginç saptama kafatasındaki su ve silikon - kristal kum izlerinin bulunmuş olmasıdır ve bu oluşum için gereken süre 300 yıldır . Sonuç olarak bütün bunlar bize inanılmaz bir başarıyı veya bilinmeyen bir tür kayıp teknolojinin kullanıldığını göstermektedir .

Modern bilim , kristal kafatasına uygun bir açıklama getiremiyor , insanoğlu Ay'daki dağlara tırmanabiliyor ama bu cisimi açıklayamıyor .


Hewlet - Packard'dan bir kristalografın dediği gibi , bu kristal varolmamalıdır . Yüzlerde yıl öncesinin kuartz kristal ustaları acaba kimdi? Yoksa kafatasını , başka birilerimi düşürdü?

2000 YIL ÖNCEKİ KALP VE BEYİN NAKLİ

Yine Peru'dayız ; Ica'da ; burada 20.000 taş tablet ve bezbol topuna benzer kaya parçası bulunmuştur , hepsi resimlerle süsülenmiştir tüm kayaların sahibi amatör bir arkeolog ve jeolog olan Dr. Javier Cabrera Darquea'dır .

Kayalar gri andesit ve yarı kristalize sert granit'tir yani kazılmaları çok güçtür ama Dr. Cabrera'nın belirlediğine göre bu kayalar oyulmuş olarak çok uzun zamandan beri buradadırlar . İlk kez , 1525'te kaşif ve katil Pizarro'nun yanında bulunan Rahip Simon adlı Jesuit misyoner tarafından görülmüş ve katdedilmişlerdi .

1562'de bazı örnekler Avrupa'ya taşınmıştı . Taş portreleri yapanlar anatomiyi iyi biliyorlardı , hatta günümüzdeki anlayışın daha ötesindeydiler .

Bazı yerlerde , böbrekler ve akciğerlerdeki kan akışkanlığı ve akapunktur iğnelerinin anestezik olarak kullanaılacağı noktalar gösterilmiştir , bu teknik Avrupa'da ancak 1970'ten sonra kullanılmaya başlanmış ve kanserojen tümörler üzerinde denenmiştir .

Daha ayrıntılı resimlerde açık kalp ve açık beyin ameliyatları görülmektedir , hatta bir yerde adım adım bir kalp nakli resmedilmiştir . Bu huzur kaçırıcı keşif , sanki günümüzün teknolojisi ile rekabet etmektedir .

Dr. Cabrera resimlerde bir beyin naklinin dahi görüldüğü düşüncesindedir .

Tarih , öncesi cerrahi düşüncesinin , modern cerrahinin daha ötesinde olması çok etkileyici ve çarpıcı bir kuramdır . Kısacası , tarih öncesi cerrahlar kimlerdir? Ve bu denli bilgiye nasıl ulaşmışlardır?

MİLYARLARCA YIL ÖNCE ÜRETİLEN DEMİR KÜRELER

30 Yıl önce güney Afrike'da Batı Transvaal'da bulunan Wonderstone Gümüş Madeninde çalışan madenciler , kuyu açma çalışmaları sırasında ****l kürelere rastladılar .


Kürelerin sayısı 200'ü aşıyordu , 1979'da kürelerin birkaçı Johannesburg , Witwaterstand Üniversitesi'nden Jeoloji uzmanı Prof. J.R. Mclver ve Potsshefstroom Üniversitesi'den Prof. Andries Bisschoff tarafından incelendi , ****lik küreler biraz basıktılar ve çapları 1 ile 10 cm. arasındaydı .

Dış yüzeyleri genelde çelik mavisiydi , dışarıya vuran kızıl yansımalar görülüyordu ve ****le gömülü minik benekler vardı , benekler beyaz fiberden yapılmış izlenimini veriyorlardı . Alaşımın nikel/çelik olması doğal değildi çünkü bu kompozisyon kurallarının dışındaydı , ancak metorik bir köken böyle olabilirdi .

Bazılarında bir veya iki cm.lik ince bir kabuk belirlendi ve küreler kırılarak açıldığında içlerinin garip süngerimsi bir madde ile dolu olduğu anlaşıldı ama kısa bir zaman sonra hava ile temas eden bu maddenin küle dönüştüğü gözlemlendi .

Kürelerin analitik yapısı , kayaların özgün yapısı ile hiç ilgili değildi , radyo-izotop teknikleriyle yapılan tarih belirlemelerinde kürelerin en azından 2.8 veya 3 milyar yıllık oldukları belirlenince herkes şok oldu . Güney Afrika Klerksdrop Müzesin'den Roel Marx , bu garip ve gizemli olaya bir gizem daha kattı ; küreler kendi eksekleri etrafında döndürüldüklerinde dışarıya serbest bir tür enerji yayıyorlar ve durdurulduktan sonra çok uzun bir süre aynı enerjiyi yaymaya devam ediyorlardı .

Kürelerin yaydığı enejinin türü belirlenemedi , neden yapıldıkları anlaşılamadı , amaçları bilinmiyor ve de kimlerin yaptığı tahmin dahi edilemiyor .

Kimibilir belki de Transvaal Küreleri'ni de , model uçakları , kristal kafatasını , çömlekteki pili ve yıldız hesap makinesini kullananlar düşürmüşlerdi; kimbilir belkide bütün bunlar akıl ötesi bir zekanın çocuklarının oyuncaklarıydılar; belki de Neandertal insan avına bi laser silahıyla çıkan , beyin naklini başarabilen babaları , odalarını (dünyayı) kirlettikleri için onlara kızıyorlardı...

ŞİFA TAPINAKLARI



Kullanmanızı tavsiye ettiğim, başka – dünyalardaki dostlarımızın şifa amaçlarımız için sunduğu iki tapınak vardır. İnsanların onların kendi tapınaklarını kullanma prosedürü ile ilgili Lord Sirius ve Lord Arkturus ile temas kurduğumda, aşağıdaki talimatlar verildi.



Işık Tapınağı/Arkturus



Arkturuslular ileri ışık teknolojileri ile tanınırlar. Onların Dünya gezegeni üzerindeki gemileri, ya bilinçli olarak ya da bilinçaltı durumlarda şifa için varlıkları götürdükleri şifa odalarına sahiptir. Bir çok şifacı rüyalarında bu gemilere gittiklerini ve farklı teknikler veya semboller öğrendiklerini bildiriyorlar. Arkturusluların şifa gereken bölgelerde ışık çubukları ile hem bana hem de müşterilerime yardım ettikleri bir çok deneyimim oldu. Lord Arkturus Işık Odasını kullanmak için asıl bileşenin niyet olduğunu söylüyor.



Meditasyonda, “En yüksek ve en büyük hayrıma, şifa alma niyeti ile, Işık Odasını ziyaret etmek için Arkturuslular’dan izin ve yardım rica ediyorum. Lütfen şimdi ışıkbedenimin tapınağa yolculuk yapmasına izin verin.” deyin. Gözlerinizi kapayın ve ruhunuz fiziksel bedeninizden yükseliyormuş ve yukarı Arkturus’a doğru süzülüyormuş gibi hissedin.



Ben genellikle enerji dalgası hissederim, bana doğru gelen ve benden geçen yumuşak renklere benzeyen ışık görürüm. Başkaları önlerinde dönen farklı renklerde bir çark gördüler. Etki hafiflik ve gevşemiş hissetme oldu.



Kristal Tapınak / Sirius



Sirius’taki ikinci tapınak ışık – bedeninizin daha yoğun kısımlarını temizlemek için titreşimler ve sesler ile çalışır. İlk kez Vywamus (Yükselmiş Üstatlardan biri – Dünyada bedenlenmemiş) tarafından tapınağa götürüldüğüm zaman, hıçkıra hıçkıra ağlayarak dizlerimin üzerine çöktüm. Melek korosunun çaldığı bir org gibi, en güzel kristalin yapısı idi. Yaratıcının sevgisi için ağladım. Melek korosunu ve kürelerin müziğini özlüyorum.



Tekrar, bu güzel tapınağa yolculuk etmeyi isteyin. Bu yolculuğu yapacak olan şey sizin niyetinizdir. “Lord Sirius, Sirius’taki Kristal Tapınağını ziyaret etmek için izin istiyorum. En yüce hayrıma ve iyiliğime, şifa almaya niyet ediyorum. Lütfen şifanın bu olağanüstü yerine yolculuk yapabilmem için yardım gönder. Teşekkür ederim!”



Bu meditasyonları ve şifaları yapmak için sessiz bir yerde bir kaç dakika ayırın. Rahat şekilde oturmanızı veya uzanmanızı tavsiye ederim.



Jan Harkey

 

İmgeleme Nedir?

 

Majinin vazgeçilmez araçları arasında başlıca olanlar; pentegram (beş köşeli yıldız), asa, kadeh mızrak ve vizyon küresidir..

Bunlar irade gücünü, fizik bedeni, kalbi ve aklı temsil eden objelerdir, güç yönlendirme kanal açma gibi bölümler içinde gereklidir... Maji işlemlerinden sonuç alabilmeniz çalıştırma saglayabilmeniz için bunları uyumlu bir şekilde kombine etmeniz gereklidir..

 

Örneğin;

 

Zihniniz ritüelin farklı merhaleleri ve içeriği üzerine sıkıca odaklanmalıdır.

Bu odaklanma imajinasyon, dikkatin toplanmasını ve netliğini kapsamalıdır.

Fizik Beden majikal işlemlere ve fiziksel duruşlara dayanacak kadar güçlü olmalıdır.

İrade odaklanmalı ve tümüyle İşlemin başarısına yönlendirilmelidir.

Duygular en üst perdede, istekler canlı ve enerji kanallarınız açık olunmalıdır. Sonuç kişiliğin tümüyle huşu içinde yanması, çalışmanın ve sonucun içinde erimesidir. Eğer yorgunsanız, ağrınız varsa, dikkatiniz dağılmışsa, ağır bir depresyondaysanız, duygusal uzaklık, tereddüt, özgüven, ilgi eksikliği vb. durumunda herhangi bir majikal çalışmanın başarılı olması çok zordur.

Bununla birlikte bu fiziksel şartlar kronik hale geldiğinde mazerete dönüşebilirler. Bu yüzden her şeyin eksiksiz olmasını beklemelisiniz..

Majik çalışmalarda hemen belirtmek gerekir ki sanıldıgının aksine fizik beden dinçleşmez bir müddet migren derecesinde baş agrınız, yorgunluk hisleriniz uyku hali yaşayabilirsiniz ancak bu geçici bir durumdur..

İmgelemenin amacı majisyene majikal akımlarla bağlantı kurması ve majikal çalışmayı yönlendirmesi için yardım etmektir.

 

İmgelemeyi Geliştirmek...

 

Şimdi şunu yapmakla başlayabilirsiniz, sag elinizin işaret parmagı ile havaya bir geometrik obje çizin; kare dikdörtgen üçgen yada daire seçebilirsiniz, çizimi yaptınız gözünüzde canlandırdınız ve elinizi indirdiniz? Çizdiginiz objeyi yerinde görüyormusunuz? Hayır çünkü yeni başladınız enerjiniz maji için zayıf, şimdi odaklanın ve tekrar deneyin.. Yine olmadı mı? Bıkmak usanmak yok minik bir teknik daha size; arka fonu karartın düşüncenizde, yani eger baktıgınız bölümde koltuk sandalye dolap tv vs ne varsa görmeyin orası simsiyah bir alan alacakaranlık, çizdiginiz obje dışında hiçbirşey görmüyorsunuz, objenizide kırmızı renk ile çizin.. Şimdi derin nefes alın, arka fon karanlık sag işaret parmagınızdan başka hiçbirşey görmüyorsunuz ve parmagınızda sihirli bir kalem, kare çiziyoruz, minik boyutlarda güzel bir kare.. Kırmızı renklerini gecenin karanlıgına dagıtmış ışıl ışıl bir kare... hafifce parmagınızı indirin şimdi kare hala orada.. 3 saniye 5 saniye.. sorun degil ilk birkaç denemenizde bunu başarabildiniz gerisi gelecektir zamanla çalışmalar sonrasında o kare yerinde 1 saat bile kalacaktır.. Ve imgeleme sabitkasesini oluşturdugunuzda sadece siz degil arkadaşlarınızda odada ki kareyi algılayacaktır..

 

İmgeleme yapmak aslında en önemli noktadır.. İnsan yaratılıp dünyaya gönderildigi anda bu imgeleme gücü bizlere yeterli miktarda verilmişti.. Geçmişimizi düşünelim çocuklugumuzu ne kadar çok hayaller kurardık, evlerimiz vardı uzak diyarlarda, gemilere binerdik, annemiz yemek hazırlayana kadar gitmedigimiz gezmedigimiz ülke kalmadı, gerçek imgelemeler yapan ruhlardık.. Ta kiiii; birileri bize bu çocuk çok hayalperest, yakında aklını kaçıracak, bir doktora götürelim vs diyene kadar... İmgeleme gücümüz işte o an zayıfladı.. Şimdi yeniden eski gücümüzü alma zamanımız geldi..

 

Bu alıştırmalara 1 hafta kadar devam edin.. Sonra ki hafta imge boyutlarınızı büyültün, biraz daha gürültülü ortamlarda yapmaya çalışın güçlerini pekişsin...

 

Bu çalışmalar sayesinde  İmgeleme gücü kazanmak, bunu her ortamda kurabilmek.. İmgeleme gücümüz pekişirse, zihnimiz güçlenecek, düşünce gücümüz ivme kazanacaktır...